6 Ekim 2007 Cumartesi

Gölyüzü

Gölyüzü ve saz gölü

Büyük Ağrı ve Küçük Ağrı Dağı'nın güney eteklerinde havzada,düzlüğün bozulmuş olduğu yerlerde küçük göller bulunur.Gölyüzü ile saz gölü bunlar arasında en önemlileridir

Gölyüzü

Gölyüzü ve saz gölü

Büyük Ağrı ve Küçük Ağrı Dağı'nın güney eteklerinde havzada,düzlüğün bozulmuş olduğu yerlerde küçük göller bulunur.Gölyüzü ile saz gölü bunlar arasında en önemlileridir

Balık Gölü

Doğubeyazıt'ın 60 km kuzeybatısında,deniz yüksekliği 2.000 metre ,24 kilometrekare alanında lav seti gölüdür.İlçemizin turistik ve mesire yerlerinden biri de Balıklı Göl'dür.Göle en kısa yol,Taşlıçay üzerinden çıkan yoldur.
27 kilometrelik bu yolu 60 kilometre Doğubeyazıt yolu tamamlar.Yani Balıklı Gölü'ne hem Doğubeyazıt üzeri hem de Taşlıçay üzerinden gidilir.Alabalığı ile ünlü bu gölümüz tatlıdır.Gölde yetişen kırmızı pullu''kızıl alabalık''lezzetinden öte,kırık,çıkık gibi ortopedik tedavilerde ilaç kullanılmaktadır.Bu alabalıklardan kıyısındaki karpuz çatlatan çeşmelerde su içmek suretiyle bir insan 3 kiloya kadar balık kızartması yiyebilir.
Göl tabii güzelliğe ve sade bir manzaraya sahiptir.Yetiştirilmesi mümkün olmasına rağmen etrafı ağaçsızdır.Gölün ortasında küçük bir ada vardır.4 dekar genişliğinde olan ve bir tarihi harabenin bulunduğu adaya kayık ve motorlu kayıklarla gitmek mümkündür.Tabii bitki örtüsü ve güzelliğiyle yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeken gölün etrafında 1985 yılında hizmete giren konaklama tesisleri bulunmaktadır.Doğubeyazıt merkez içme suyu bu gölden sağlanmaktadır.Ayrıca suyu olmayan köylerin içme sularının bu köylerden sağlanması için çalşmalar devam etmektedir.

Buz Mağarası

Küçük Ağrı Dağı'nın güney eteğinde Hallaç köyünün 3 km kuzeydoğusunda,meteor çukuru ile aynı lav tüneli üzerinde bulunan doğal anıt mağarasıdır.Mağara,uzun eksenli ,elips biçiminde,yaklaşık 100 metre uzunluğunda ,8 metre derinliğinde ve yayvan bir çukurdur.Mağaranın ağzı esas çukura göre biraz yukarıda kalmaktadır.İçinde bazalt lavlar,kayalar ve bu kayaların üzerinde saf ve temiz suların donmasıyla oluşmuş buz tabakaları vardır.Kışın fazla soğuk olmayan bu mağara,hava akımının etkisiyle yukarıdan damlayan suları dondurarak buza çevirmektedir.Doğubeyazıt ilçesinin en sıcak yerinde böylesine geniş bir çukurda dışarıdaki sıcaklığa zıtlık gösteren buzdan sarkıt ve dikitler,insanı şaşırtacak şekildedir.
Mağaranın ağzından süzülen,güneş ışığı mağara içindeki buzlar üzerinde ışık oyunları yapmaktadır.
Doğubeyazıt ovasında çok sayıdaki bataklıktan anlaşılacağı üzere yer altı suyu tablası çok yüsektir.Bu durumda hava akımının mağaraya doğru uzanan lav tüneli aracılığıyla mağaranın dip kısmından gelip mağaranın içini soğutan ve mağara tavanı üzerindeki kaya kesiminden süzülerek damlayan suyun donmasına yol açan bu soğuk havanın özel bir bileşimi olduğu sanılmaktadır.Mağara içinde kuşların yuva yapması,şimdiye kadar mağara içinde kimsenin etkilenmemesi ve devamlı buz-su alınması,hava bileşiminin zehirsiz olduğunu göstermektedir.
Yöre halkının BUZLUK olarak adlandırdığı bu mağara,çevresindeki insanların su ihtiyacını karşılamaktadır

Meteor Çukuru

1913'te bir gök taşının arazi üzerine düşerek meydane getirdiği bir çukurdur.Dünyada Alaska'dakinden sonra büyklük bakımından ikinci derecede bir göktaşı çukurudur.
Doğubeyazıt'ın 35 kilometre doğusunda,İran sınırına 2 kilometre uzaklıkta,Gürbulak sınır kapısı ile Sarıçavuş(Gülveren)köyü arasındadır.Meteor çukurunun genişliği 35 metre,derinliği ise 60 metredir.Toprağa gömülü göktaşının üzeri bir toprak tabakası ile örtülüdür.Düştüğünde,kor halinde olan dev göktaşı,heybetli Ağrı Dağrı'nın yanıbaşında dağ eteğinin sertliğini hiçe sayarak kayaları keskin bir bıçak gibi eritip doğramış,böylece toprağa gömülmüştür.

Keşişin Bahçesi

Kerem ile Aslı'nın hikâyesini bilmeyen yok gibidir. İsfahan Padişahı'nın oğlu Kerem, keşişin kızı Aslı'yavurulur. Ancak iki genç din farkı yüzünden bir türlü kavuşamazlar... Dilden dile anlatılan bu efsanenin geçtiği yer Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesindedir... "Keşişin Bahçesi" vaha görünümünde büyük bir konaklama yeridir. Ayrıca hemen üzerinde bulunan tarihi İshak Paşa Sarayı yurtiçi ve yurtdışından ziyaretçileri ağırlar.

Nuh'un Gemisi

Ağrı dağının güney karşısındaki Telçeker ile Üzengili köyleri arasında doğal bir anıttır. Aslında bu anıt, gemi biçiminde bir şekil, iz (siluet) dir. Kalıntı, Türkiye- İran Transit yoluna 3.5 km. mesafededir.


Nuh tufanı sonucunda karaya oturan geminin burada kaldığı öne sürülmektedir. Buranın halk arasındaki adı, Cudi dağıdır. 1983 yılından itibaren kutsal geminin kalıntılarını burada arama çalışmaları hızlanmıştır. Başta James İrwin olmak üzeri Amerikalı araştırmacılar burayı çok yönlü incelemişlerdir. Türk bilim adamları ( Atatürk Üniversitesi ve MTA Enstitüsü elemanları) da bu oluşumu bilimsel yönden incelemişlerdir. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklar Yüksek Kurulu 17 Eylül 1987 tarih ve 3657 sayılı kararı ile gemi kütlesinin “ korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı” özelliği gösterdiğini belirtildiğinden, burası doğal sit alını ve açık hava müzesi olarak koruma altına alınmıştır. Geminin kalıntısı kuş bakısı görecek bir yere turistik nitelikli bir kafeterya yapılmıştır.


Nuh’ un Gemisinin İzi


11 Eylül 1959 günü harita yüzbaşısı İhsan Durupınar, Doğu bölgesinin havadan çekilmiş fotometrik haritalarını tetkik ederken ilginç bir resmi buldu. Resim bütün dünyayı ilgilendiriyordu. Bunun Nuh’ un gemisi olma ihtimali vardı. Bu tarihten sonra Ağrı dağı ve Telçeker köyü üstündeki heyelan bölgesinde gemi aramaları hızlandı.


Heyelan bölgesi, Ağrı dağının tam güney karşısında, D. Bayazıt- Gürbulak yolunun güneyinde, Telçeker ve Üzengili köylerinin yamaçlarındadır. Burada gemi biçimli bir şekil vardır ki, harita yüzbaşısının üzerinde durduğu toprak şekil budur. İlk bakışta gerçekten gemiye benzeyen bu yapının heyelanın etkisiyle mi, yoksa Nuh’ un gemisinin karaya oturduğu yer mi olduğu henüz tartışma konusudur. Şekil Nuh’ un gemisi olması kadar ilginç olmakla beraber, doğal anıt niteliğindedir. Yer kabuğunun bir oyunu sonucunda oluşsa dahi, şekil yer bilimleri açısından da ilginçtir.





Nuh’ un Gemisinin Fiziksel Özellikleri


Gemi kütlesi, sürekli heyelan olan ve akıntının bütün şiddetiyle devam ettiği yamaçta olduğu halde, yerinde basit kalmış, şekil bozulmamıştır.


Kütlenin biçimi, insanoğlunun yaptığı ilk gemilere benzerlik göstermektedir. Baş tarafı çok dar, arka kısmı ortaya doğru daralmış haldedir.


Boyut olarak 165 m. x 50 m. x 13 m. ölçüsündedir. ( Bu rakamlar, kutsal kitaplarda belirtilen ölçülere uymaktadır.)


Çevresini oluşturan toprak toprak kıyasla; gemi kütlesinin malzemesi kuvvetli bir fiziksel mukavemete sahiptir.


Gemi içinde ve yüzeyinde üç ayrı seviyede dizilmiş, eşit aralıklarla dağılmış ve fiziksel farklılıklar gösteren bölümler mevcuttur.


Geminin muhtelif yerlerinde gemi direklerini andıran boşluk ve tümsekler vardır.

Doğubayazıt Kalesi Ve Şafii Camii

Doğubayazıt şehrinin 7 km. güneydoğusunda Belleburç denilen bir konumda, sarp bir kayalık üzerinde kurulmuş olan ve günümüzde harabe bir durumda bulunan kalenin ilk olarak ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Ancak kaledeki Urartu mezarları ve antik çağlara ait kalıntılar, buranın antik bir yerleşme olduğu izlenimini vermektedir. Bayazıt şehrinin coğrafi konumu nedeniyle, kale tarih boyunca önemli görevler üstelenmiştir.

Kalenin güneydoğusunda da Urartu Dönemi’nden kaldığı sanılan bir yerleşim alanının izleri vardır. D.Huff tarafından kapsamlı bir şekilde araştırılan buradaki kaya mezarı M.Ö. 13 ile 9. yy. arası olarak tarihlendirilmiş ve Urartu döneminde kalenin adının Daryunk olduğunu belirtmiştir.
Doğubayazıt’tan geçen tarihi İpek Yolu’nun çok eski çağlara uzandığı düşünülürse, ilk yerleşmin Urartular’dan önce kurulduğu düşünülebilir. Doğal bir kale konumunda olan Karaburun tepelerinin sarp kayaları, düzgün taş duvarlarla örülerek muhkem bir kale inşa edilmiştir. Kalenin temelinde bulunan taşarın cins ve kesme tekniğinden de, ilk kalenin Urartular tarafından yapıldığı, daha sonraki yıllarda kalenin Selçuklular ve Osmanlılar tarafından onarıldığı anlaşılıyor.
Doğubayazıt ve çevresi, 1064 yılında Büyük Selçuklular’ın hakimiyetine geçmişti. Büyük Selçukluların’da Urartu yerleşim alanını kullandıkları, hatta güneybatıya doğru genişledikleri, mevcut Selçuklu mezar kalıntılarından anlaşılmaktadır. Bölge halkı arasında Doğubayazıt kalesine, Ceneviz Kalesi diyenler de bulunmaktadır. Ortaçağın başında Karadeniz kıyısında bulunan limanlardan Asya’ya ticaret yapan Cenevizli tüccarlar, Doğubayazıttan geçen transit yolu kullanmışlardır. Bugün Bayburt, Erzurum, Diyadin, Doğubayazıt üzerinden geçen transit yolu, eskiden kervanların da kullandığı şüphe götürmez bir gerçektir diyen W.Heyd, J. Brant’ın seyhatnamesine dayanarak Bayburt, Erzurum, Hasankale ve Doğubayazıt’da kervanların konaklaması için Cenevizliler’in kaleler yaptıklarını belirtmektedir.
Daryunk adı Doğubayazıt ve çevresinin Celayirliler (1358-1382) tarafından fethine kadar kullanılmıştır. Celayir Devleti’nin iki kardeş arasında bölünmesinden sonra, Doğubayazıt yöresi Sultan Bayezid’e verilmişti. Sultan Bayezid, Bayram Hoca’nın saldırılarına karşı koyabilmek için 1374 yılında Doğubayazıt Kalesi’ni restore ettirmiş. Halk tarafından çok sevilen Sultan Bayezid’in ölümünden sonra, halk onun anısına şehrin adını değiştirerek Daryunk yerine ilk defa Bayezıd adını vermiştir.Eski kalenin adı da, Sultan Bayezıd’a ithafen Bayezıd Kalesi olarak değişmiştir

Bazı tarihçilere göre 1401 yılında Yıldırm BAYAZIT tarafından kale onarılmış.
Kalenin dibinde ise şafii cami olarak bilinen camii yer almaktadır.Camii kubbesinin çökme tehlikesi ile karşı karşıya olmasından dolayı,camii şu anda ziyaret ve ibadete kapalıdır.

ahmedi xani

Yöremizin çok önemli şair ve filozoflarındandır.1651 yılında doğdu.Babasının adı İlyas'dır.Han kelimesi Hakkari yakınlarında bulunduğu söylenen Han köyünden veya burada yaşayan Hani aşiretinden yada mensubu olduğu Haniyan ailesinden aldığı tahmin edilmektedir.Ahmedi Hani Doğu Anadolu'nun birçok bölgesini dolaşarak Arapça,belagat ve dini ilimleri okudu;ayrıca astronomi ile ilgilendi.Bir süre bu bölgenin kültür merkezi olam Cizre'de yaşayan ve Mem-u Zin adlı eserini kaleme alan Ahmedi Hani daha sonra eski Beyazıt'a gitti ve orada vefat etti.Yazma bir eserde 1707 yılında vefat ettiği ileri sürülmektedir.Halk arasında Veli olarak kabul edilen Ahmedi Hani'nin Doğubeyazıt'ta İshakpaşa Sarayı'nın yanında bulunan türbesi halen ziyaretgahtır.Sait Nursi'nin de gençliğinde kabrini ziyaret ederek ondan feyz aldığı nakledilir.


Başlıca Eserleri
1-MEM-U ZİN
Ana teması aşk olmakla beraber yöre halkının yaşayış biçimi ve ilişkilerini de iler.


2-NUBAHAR
Arapça-Kürtçe sözlük


3-İMAN AKİDESİ
İman esaslarını sunni görüşe göre işlediği eser.


4-ÇAR KUŞE
Her bir mısra dört ayrı dilde(Arapça,Farsça,Türkçe,Kürtçe)yazılan eserleri aşk,ayrılık,ve kavuşma temalarını işler.

İSHAK PAŞA SARAYI

İshakpaşa Sarayı Tarihçesi

İshak Paşa Sarayı, XVIII. Yüzyıl sonlarındaki Osmanlı üslubunu yansıtan ve İmparatorluğunun doğusu için Topkapı Sarayı kadar önemli eserlerden biridir.
Yüksek bir tepe üzerine “kartal yuvası gibi” kurulmuş olan sarayın kim yada kimler tarafından yaptırıldığı konusunda tek kaynağa bağlı kalınmıştır. Bu kaynakta ikinci avluya bakan Harem Taçkapısı üzerinde yer alan sekiz satırlık bir kitabedir. Osmanlı Türkçesi ile Yazılmış kitabenin orta kısmında
“Bin yüz ile doksan dokuz oldu buna tarih
İshaka meram üzere kerem kıl dü cihanı”
Yazmaktadır. kitabede kasır olduğu belirtilen sarayın, Çıldır Hanedanından I. İshak Paşa’nın torunu II. İshak Paşa tarafından 1199 H. (1784 M.) tarihinde yaptırıldığı ifade edilmektedir.
Bazı kaynaklarda sarayın “Ahiskalı mimarlar” tarafından inşa edilmiş olduğu belirtiliyorsa da bu konuda herhangi belge ve bilgiye rastlanmamaktadır.
İshak Paşa sarayıyla ilgili araştırmacılardan biri olan H. Gündoğdu, aynı eksen üzerinde yer alan avluların bölümleri ile taş ve kalem işi süslemelerin özelliklerini ve taç kapıların farklı üsluplarda olmasına dikkat çekerek, sarayın yapımının uzun yıllara yayıldığını: bu nedenle de aynı soya mensup beyler ve dededen toruna geçen bir idareye sahip yönetim tarafından yaptırılmış olabileceğini öne sürmektedir. Tarihi değerlendirmelerde bu görüşü destekler niteliktedir. Buna göre; IV. Murat’ın İran seferinde (1634) Osmanlı ordusunda cesaret ve kahramanlık göstererek sağ kolunu kaybeden “çolak” lakaplı Abdi Paşa’nın savaştan sonra Bayazıt sancak beyi olarak atanması üzerine burada kendisi ve askerleri için güvenli bir kale-saray yaptırmış olmalıdır. G. Goodwin, “A History of Otoman Archutecture” adlı eserinde sarayın yapımının Behlül Paşa’yla başladığını öne sürmekte bu bilgiye başka kaynakta rastlanmamakla birlikte konuyla ilgili araştırmalarda sarayın yapımının Abdi paşa ile başladığı görüşü yer almaktadır.
Doğubayazıt Sancakbeyliği 1635’te Çolak Abdi Paşa ile başlamış, daha sonra Abdülfettah Efendi Sancakbeyliğine getirilmiş, görevi devir alan oğlu Mahmut Paşa 1767 yılına kadar Doğubayazıt Sancakbeyliği görevinde bulunmuş Mahmut Paşanın ölümünden sonra 1770 yılından itibaren Doğubayazıt Sancakbeyliği Çıldır Atabeylerinin eline geçmiştir.
Bu hanedan 1114, H. (1702 M.) yıllarında Çıldır idare memuru iken İran savaşlarına katılan, 1723 yılında Osmanlı sarayında vezir. 1724 yılında da Tiflis Valisi olan I. İshak Paşa ile başlamıştır. Oğlu Hacı Mehmet Paşa torunu Hasan Paşa ve onun kardeşi Yusuf ve onun oğlu İbrahim Paşa aynı soydan gelmektedir
1161 H. (1748 M.) yılında babasının ölümü üzerine Çıldır eyaletine vali olan Hacı Ahmet Paşa’nın 1168 H. (1755 M.) yıllarında Van Valiliği yaptığı, sonra tekrar Çıldır valisi olup eşkıyalığıyla başlaması yüzünden 1173 H. (1759 M.) yılında idam edildiği belirtilmektedir.
Hacı Ahmet Paşa’nın idamından bir yıl sonra oğlu Hasan Paşa 1174 H. Yılında görevinden alınarak 1181 H. de Hotin muhafızlığına getirilen Hasan Paşa’nın aynı yıl yaralayarak öldüğü belirtilmektedir.
Hasan Paşa’nın oğlu olan II. İshak Paşa 1205 H. yılında beylerbeyi rütbesiyle Çıldır ve Ahiska’ya Vali olarak gönderilmiş, 1206 yılında Şerif Paşanın indirilmesine neden olmasından dolayı, İshak Paşanın gözden düşmesine ve görevinden alınarak Hasankala’ye sürgün olarak gönderilmesine neden olmuştur. Ancak Tarihçi Fahrettin Kırzıoğlu Başbakanlık arşivinde bulunan iki belgeye dayanarak II. İshak Paşanın görevinden alınmasına rağmen Doğubayazıt’ta kalarak sarayında ikamet ettiğini öne sürmektedir.
II. İshak Paşanın ölümünden sonra, Bayazıt ve çevresi o yöredeki ayanlardan Behlül Paşaya yurtluk olarak (1822 M.) verilmiştir.
Çolak Abdi Paşanın hüküm sürdüğü yıllara dayandırılan sarayın ilk inşası, Abdi Paşaya ondan sonra akrabası olan Abdulfettah Efendiye ve oğlu Mahmut Paşanın Doğubayazıt Beylerbeyi olduğu döneme de dayanmakta böylece yaklaşık yüzyıllık bir süre içerisinde tamamlanan sarayın kitabesine dayanarak sarayı bugünkü hale getiren II. İshak Paşa ile sonuçlandırdığı kabul edilmesine rağmen bazı kaynaklarda Yusuf Paşa tarafından tamamlandığı belirtilmekte ancak bunun dışında başka bir kaynağa da rastlanmamaktadır.
Kesme taşlardan oldukça düzgün inşa edilen Saray, gerek düşman işgalleriyle, gerek kışla olarak kullanılmasıyla ve iyi korunamaması nedeniyle büyük ölçüde zarar görmüştür. Y. Bingöl’ün “Der Ihsak Pacsha Palast in Doğubayazıt am Berg Ararat” adlı eserinde, 1828-1829’da Rus birlikleri Doğubayazıt şehrini ve İshak Paşa Sarayını kuşattıklarında, “kalede bol miktarda yiyecek olduğunu, at yemi, un, üç bayrak, iki tuğ ve Paşanın asası” bulunduğunu ve bunların Rusların eline geçtiğini belirtmektedir. Ayrıca 1917 Rus istilası sonrasında da som altından yapılmış orijinal giriş kapısının da Rusların eline geçmiş olduğu aynı kaynakta zikredilmektedir. Bu bulguları Usakov’da doğrulamaktadır.

İSHAKPAŞA SARAYI:
Dogubeyazıt’ın 7 km güneydoğusunda, Eski Doğubeyazıt'ın kayalıkları üzerindedir. Sarayın harem girişi üzerinde bulunan kitabesinde;
“Bin yüz ile doksan dokuz oldu buna tarih,
İshaka meram üzere kem kıl dü cihanı”
yazılıdır. Buradan yapının H.1199 (M.1784) tarihinde yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
Kitabede adı geçen İshak ise, II.İshak Paşa’dır. Yapı yaklaşık yüz yıllık bir dönem içerisinde tamamlanmıştır. Dolayısıyla 1634-1680 yılları arasında Beyazıt Sancakbeyliği’ni yapan Çolak Abdi Paşa döneminde yapının imarına başlanılmış ve 1784 yılında II.İshak Paşa döneminde yapı tamamlanmıştır. Yapı 99 yılda tamalanmıştır.
İshak Paşa Sarayı, Saraydan öte bir külliyedir. İstanbul Top kapı Sarayından sonra ikinci teşkilatlı saray sistemine sahiptir. Aynı zamanda yörenin en büyük tarihi eseri ve en çok gezilen turistik yeridir. Son devirde yapılan sarayların en ünlüsüdür. Doğubeyazıt ilçesinin 5 km. doğusunda bir yamacın tepesinde kurulan saray Osmanlı İmparatorluğunun Lale devrinde yapılmış son büyük anıt yapısıdır. Harem dairesi Topkapı sarayı örnek alınarak yapılmıştır. Saray binasının oturduğu zemin vadi yakasında olduğundan kayalık ve sarptır. Sadece doğu tarafında müsait bir düzlük vardır. Bununla saray çevreye bağlanır ve saraya giriş çıkış buradan sağlanır. İshak Paşa sarayının oturduğu bölge arazi olarak doğudan batıya doğru inildikçe kademe kademe alçalır. Bu nedenle de sarayı belli bir eksene yerleştirmek için kuzey ve güney batı yönlerinde dolgular. yüksek teraslı duvarlar ve bodrumlar yapılmıştır. Siyah yontma taşlarla alttan yukarıya doğru düzgün bir meyille örülen terasların yüksekliği 15 metreyi bulur. Sarayın planında Türk Saraylar Geleneği esas alınmıştır. Kapladığı alan 7600 m2 dir. Yapımının 99 yıl sürdüğü söylenmektedir. Bin teşkilatı iç içe iki avlu etrafın da toplanmış birinci avlu etrafında bulanan yapılar büyük tahribata uğradığından ayakta bulunan bölümleri restore edilmiştir. Böylece sarayın “U” şeklindeki iki avlusundan birincisinin yalnız çevre duvarları, ikincisinin ise karşılıklı olmak üzere odaları ve yıkılan temelleri bulunmaktadır. Sarayın mimarisinde Osmanlı Fars ve Selçuklu medeniyetlerinin ortak etkisi gözlenmektedir. Uzaktan bakıldığında arazinin sertliğinden dolayı insana bir sertlik duygusu kazandır maktadır. Bunun sebebi bir zamanlar çevresinde kurulmuş olan şehrin aşağıya taşınmış olması ve çevresinin ıssızlaşmasıdır. Ancak tüm bu sert ve ıssız görünümüne karşı sarayın iç ve dış mimarisindeki güzellik yüreklere huzur bahşeden bir ifade taşımaktadır. Yüksek duvarlar üzerine oturtulmuş olmasına rağmen sulh ve sükunu temsil eden bir havası vardır. Saray eski kalelerin özelliğini kaybettiği ateşli silahların geliştirilerek bol kullanıldığı bir çağda yapıldığından doğu yönündeki tepelerden gelecek bir saldırıya karşı müdafaası zayıftır. Cümle kapısı müdafaa bakımından en zayıf noktasıdır. Cümle kapısının taş ve oymacılığı muntazamdır. Orjinalleri altın kaplama olan sarayın kapıları Osmanlı-Rus savaşı sırasında Ruslar tarafından götürülmüş ve halen Moskova müzesinde sergilenmektedir.

CÜMLE KAPISI
İshak Paşa sarayının gerek plan gerekse cephe ifadesi bakımın dan gösterişli bir varlığıdır. 11 sütunludur. İshak Paşa sarayı cümle kapısı çeşitli mimarilerin kompozisyonu şeklindedir. Farklı mimarilerin birbirlerini tamamlayan özellikleri bir araya toplanarak bütünlük arz eden bir yapıt ortaya çıkartılmıştır. Plan kuruluşu bakımından Barok olan bir kitleyi Barok-Rokoko, Selçuklu ve Osmanlı tenziyatı ve mimari unsurlarından alınmış çeşitli elementlerle bir araya getirilerek bu unsurlar birbirlerine 1 yakıştırılmakla, cepheyi gösteriş bakımından zenginleşti isterken yapıcılık unsurlarının aksatılmaması da başarılmıştır. Cümle kapısında süs unsuru olarak taban oyuğu üzerinde, k abartma yapraklarla süslü madalyonlar vardır. Kapının iç cephesi bir tarafında çeşme diğer tarafında kapıcının oturduğu kulübe ile avluyu açılmaktadır. Klasik Türk çeşmelerinden olan bu çeşme halen akmaktadır.

HAMAM
Hamam planı iki gözden oluşmuştur. Bunlardan birisi yıkanma diğeri ise giyinme yeridir. Her ikisinin üstü kubbelidir. Kubbelerin orta tavanları çöktüğünde bu hamamların ışıklandırılması hakkında sağlıklı bir bilgi bulunmamaktadır.


İSHAK PAŞA SARAYİ CAMİİ
Harem ile selamlık daireleri arasında yer almaktadır. Camiye selamlık kısmından büyük bir ustalıkla yapılmış sanat eseri sayılabilecek bir kapıdan giriliyor. Caminin kıble istikameti saray binasının ilk göze çarpan yeri olduğundan bütün ağırlığın camiye verildiği kanısı hasıl olmaktadır. Manevi bir korkudan olsa gerek sarayı tahrip edenler camiye fazla dokunmamışlardır ama kurşun ve maden çemberlerini söküp götürmek maksadı ile caminin son cemaat yerindeki ve harem kısmındaki iki direği yıkmışlardır. Caminin içinde yer alan mihrap, derin bir iniş teşkil eder. Mihrabın yanında bir balkon gibi kurulmuş plan minbere çıkılır. Caminin kubbesi içten sıvalı, ayrıca alt kısmında oldukça yüksek bir tanbur bulunmak tadır. İçten kubbenin sıvaları üstüne ağaç ve çiçek tasvir eden rokoko tarzında işlemeler yapılmıştır. Camin kubbesi incelenmeye değer olup. kubbenin etrafında rahatça dolaşmaya müsait bir teras bulunmaktadır. Caminin genel mimarisi plan bakımından barok, işleme unsurları bakımından rokokoyu andırmaktadır. Caminin minaresi başlı başına bir abide görünümündedir. Yapılış tarzı tamamen Türk üslubu olup kaidesi kare planlıdır. Alttan üste doğru sekiz köşeli bir durumdan yuvarlak bir gövdeye geçilmektedir. Açık krem ve kırmızı ahlat taşla örülmüş petek petek şerefe olup şerefe korkuluğunun inceliği minarenin kalın olan havasını değiştiriyor. Taş özgülü külah üzerine tunç bir alem bulunmaktadır. Minareye içten 92 basamakla çıkılmaktadır.

SELAMLIK DAİRESİ
İshak Paşa Sarayında selamlık dairesinden pek az kısmı ayakta kalmıştır İkinci avlunun sağ tarafında yer alan cami ile bitişik harap bölgeler kalmış bulunmaktadır Selamlık dairesinde avlunun sağ tarafına, yapılmış değerli bir kapı ile giriliyor. Yedi basamaklı bir merdiven ile çıkıldıktan Sonra üzeri tonozlu uzunca bir hole ulaşıyoruz Selamlık dairesindeki salonun uzunluğu18 m’dir. Bu dairenin en ilginç kısmı cumbalı köşkün bulunduğu yerdir. Bu kapıdan kalabilmiş ve yerinde bulunan dört ahşap konsol, Urartulardan kalma kalıntılara bakacak bir şek ilde yerleştirilmiştir. Bu konsüllerin üst kısmında bir kartal tasviri, alt tarafında bir insan baş ve gövdesi, Ortasında ise bir aslan yer almaktadır. Ahşap konsüllerin bulunduğu yer itibariyle Tanrının tüm yeryüzü ve gökyüzünün sorumluğunun insana yüklendiği düşüncesinin yanı sıra figürlerden İnsanın ; aklın üstünlüğünü ; aslanın; gücü, kartalın ise Yırtıcılığı ve hava hakimiyetini simgelendiği ifade edilmektedir. Bu ölçülü köşkün ahşap olduğu, kalan izlerden anlaşılmaktadır. Selamlık kısmında ayrıca cami ve bitişik dört oda daha bulunmaktadır.

MERASİM VE EĞLENCE SALONU
Dikdörtgen planlı olup salon ikişer sütuna bindirilmiş üçer kemerle üç kısma bölünmüştür. Etraf duvarları süslü nişlerle kaplıdır. Nişlerin üstlerinde saray ahalisini öven kitabeler mevcuttur. Salon ışığını tavandan almaktadır. Burasının aynı zaman da paşanın kabul salonu olarak da kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu salonda plan ve mimari olarak Barok ekolunun özelliklerini taşımaktadır.

TÜRBE BİNASI
Caminin kıble duvarı dışına kurulmuştur. Türbenin İshakpaşa’nın anne ve babasına ait olduğu söylenmektedir. Tür- benin en ilginç yanı, mezar odası girişi sağlayan sahanın üstün deki kümbettir. Kümbet azda olsa Selçuklu kümbetlerini andırır. Kaidesi siyah taştan olup, diğer kısımları krem rengi kalker taşındandır. Cephe barok sitilindedir. Süslü kitabelerin yanı sıra oyuk içlerinde vazolardan çıkan çiçekli dallar zengin ve gösterişli bir görünüm vermektedir. Dik bir merdivenle türbenin mezar odasına inilmektedir.


AŞEVİ-MUTFAK (DARUZZİYAFET)
Aşevi 100 m2 kadar yer kaplar. Çatı örtüsü dört büyük kemerin karşılıklı kurulması ile oluşmuş ilginç bir yapıdır. Geniş saha içerisinde güneye bakan iki penceresi, diğer duvarlardan çeşitli yönlere açılan kapıları ile keçek bir aş ocağı vardır Aşevini yanından baremin banyoları buradan da haremin salon ve o dalarına geçilebilir.

HAREM DAİRESİ
Sarayın kuzeyde bir kısmının batıda tamamını kaplayacak şek ilde harem odaları sıralanmıştır. Odalar günümüzdeki kalıntıları ile iki katlı bir görünüme sahiptir. Ancak iç kısmı fazlaca yıkık olduğundan dolayı zemin kattaki bölümleri incelenebilir. “L” şeklindeki 12 odanın hemen hepsi aynı biçimdedir. Her birinin dış manzaraya bakan iki penceresi ve bunların arasında birer şömine mevcuttur

Küçük Agri Dagi

Ağrı Dağının volkanik kütlesi temelde birdir, sonradan iki büyük koniye ayrılır. İşte bu konilerden doğudakine Küçük Ağrı dağı adı verilir.


Büyük Ağrı’ nın hemen yanı başında yükselen Küçük Ağrı Dağı, oluş ve yapı bakımından Büyük Ağrı’ ya benzer. Bu diğerinin tersine sivridir, tam bir konik çadır şeklindedir. Küçük Ağrı daha sivri, büsbütün susuz ve çıplaktır. Her iki volkan dağın doruk çevresinde dört yana doğru derin sarp yamaçlı ve dar vadiler uzanır.


2.500 metreye kadar ortak bir taban üzerinde yükselen iki koniyi, yani Büyük Ağrı ile Küçük Ağrı dağını 14 km. uzunluğundaki Serdarbulak geçidi ( 2.687 m. ) ayırmaktadır. Bu iki dağın arası kısa ağaçlarla kaplıdır. Küçük Ağrı’ nın karı yaz ortamında tümüyle kalkar.


Küçük Ağrı’ nın tam tepesinde kraterin ağzında göl halinde su birikirse de, bu çukurluğun suları yazın kurur. Yamaçlar diktir, fakat çoklukla kayalık değildir.

BÜYÜK AĞRI DAĞI

Büyük ve Küçük Ağrı dağları; Türkiye, İran ve Nahcivan devlet sınırlarının birleştiği bir noktada yer alır. Küçük Ağrı doğuda, Büyük Ağrı Dağı batıdadır. Her ikisine birden Ağrılar denir. Doğubayazıt ovasının kuzeyinde, ilçe merkezine 15 km. uzaklıktadır. Ana kütleyi Büyük Ağrı oluşturmaktadır. Her ikisinin yamaçlarında oluşmuş pek çok parazit koniler vardır.


Türkiye’ nin en büyük dağı olan Büyük Ağrı dağı (5.137 m.) solmuş volka- nik bir yanardağdır. Ağrı Dağı, Aras güneyi dağının ucu ile bağlantılıdır. Ağrı dağı ile bu sıra dağı birbirinden Pamuk Gediği ayırmaktadır ki, Doğu bayazıt- Iğdır karayolu buradan geçer.





Ağrı dağının kuzey batısındaki Iğdır ovasından yüksekliği 4.500 m.. güneyindeki Doğubayazıt düzlüğünden nisbi yüksekliği 3.400 m.’ dir. Bu fark Iğdır ovasının çukurda oluşundandır.


Ağrı dağı, küçük tepeler teşkil etmeden, birbirine tek başına yükselerek dünya volkanlarının en görkemlisi olmuştur . Dağın zirvesinde kar ve buzlarla kaplı bir krater vardır. Bundan örtülü dağın tepesi yaz - kış devamlı karla kaplı olarak beyaz görünür. Büyük Ağrı’nın üzerini bulut örter ve tepe tarafına yazın dahi kar ve yağmur yağar.


Ağrı Dağı yaklaşık 17 km. yarı çapında bir taban üzerine oturmuştur. 1.188 km.2 yer kaplamaktadır. Çevresi 128 km. dir. Dağın tepe tarafı üç çataldır ve en yüksekliği Iğdır’ a bakandır . Kar sınırı 4.000 - 4.500 metreden başlayan dağ, geniş bir alana egemen olduğu için, Karaköse’ nin bir çok yerinden, Iğdır ilinin ve Nahçıvan’ ın her tarafından, Van, Erzurum, Kars, Ermenistan ve İran’ ın yüksek yerlerinden görülebilir. Bu dev kütlenin yakından görünüşü heybetli ve etkileyicidir.


Dağ bir sünger gibi kendi suyunu kendi içine çekerek emer. Dağın emdiği suların bir kısmı Serdarbulak, Yakup, Örtülü ve Topçatan kaynakları ile dışarı çıkar. Ancak yarık bulamayan kar suları dağın eteklerine doğru akar. Dağ eteklerine yaylaya çıkan göçebeler, dağda çok sayıda bulunan evcil ve yabani hayvan bu sulardan faydalanır.


Ülke turizmi yönünden büyük bir öneme sahip olan Ağrı dağı: Her zaman karlı, her zaman dumanlı... Onun başı hep göklerde... Büyüleyici beyaz zirvesi sonsuza asılmış bir bulut gibi ve yeryüzünden tamamen kopmuş görünen efsane dağ Ağrı, türkülere sinmiş, aşıklara ilham kaynağı olmuş...
Büyük Ağrı’ nın kuzey yamacında ve 4.000 m. yükseklikte Küp Gölü adında bir karakter göl vardır.


Dağın zirvesinde Ağustos ayında bile ısı –6 dereceden aşağı düşmez. Yaz mevsiminin sıcak günlerinde normal ısı 0’ ın altında -6*,-10* arasında olur. Yaylası bol, otlaklarının her mevsimde otları görünür. Ağrı dağının yamaçlarında ağaçsı bitki örtüsünün çok seyrek olduğu dikkati çeker. Bazı kesimlerde bodur huş ağaçlarına ve ardıç çalılıklarına rastlanır.


Kışın D. Bayazıt ovasına karla örtülü olduğu halde, Ağrı dağının güney doğu, güney ve güneybatı yamaçlarında kar tutmayan pek çok yer vardır. Kışın buradan “kışlak” olarak kullanılıp koyun otlatılır. Bilhassa inek vadisindeki mağaralar, yüzlerce koyunu barındırabilecek genişliktedir.


Tarihi belgeler , Dede Korkut Hikayeleri ile İstahri ve Mukaddesi gibi Arap yazarlarının verdikleri bilgilere göre, önceki yüzyıllarda Ağrı yamaçlarının ormanlarla örtülü olduğu anlaşılmaktadır . Günümüzde iyice çıplak bir durum kazanan Ağrı Dağının etekleri, çevresine tespih taneleri gibi dizilen köylerde çok sayıda beslenen hayvanlara aşırı otlama yüzünden iyice çoraklaşmakta, hatta erozyon baş göstermektedir. Hafif bir rüzgarda Örtülü, Çiftlik, Türkmen ve Gölyüzü köyleri çevresinde kumırtınası başlamaktadır.

Efsanede Ağrı Dağı

Efsaneye göre iki kız kardeşin yaşadıgı sarıovada yani bayazıt ovasında iki kardeş kavga eder ve bir birlrine beddua ederler ve "Allahtan dileğim beni üzdüğün için senin başından, ne bulut ne de kar eksik olmasın ve kimse kolay kolay sana ulaşamasın der.


Buna çok sinirlenen abisi ise kardeşine dönüp, "Ben de Allah’tan dilerim ki, senin de başından yılanlar, çıyanlar eksik olmasın" yanıtını verir.
Doğubayazıtlılar bu efsaneden yola çıkarak Ağrı Dağı'nın başında her zaman bir taç gibi bulut halesi taşıdığını, bulutsuz olduğu günlerin ise çok az olduğunu söylüyor.
Gezginlerin, bilginlerin, edebiyatçıların dikkatini çeken Ağrı Dağı, Türkiye'nin en büyük volkanik dağı olmasının yanı sıra dağcılık ile ilgilenenlerin de büyük bir düşü. Ağrı Dağı'nın turizm ve spor amaçlı gezilere ve tırmanışlara açılmasına izin verilmesi büyük bir talep yaratmış. profesyonel ve amatör dağcılarınaradığı tüm özelliklere
sahip olan Ağrı Dağı 5 bin 122 metre yüksekliği ile Türkiye'nin en yüksek zirvesi.
Ovadan bakıldığında tek parça halinde yükselen bedeni ile insanın içini ürperten bir dev ağrı. Yüzünü ona doğru dönmüş küçük dağlara aldırış etmeden bütün ihtişamıyla göğe yükselen bir efsane kahramanı...

BAYAZITTA ÖNEMLİ TELEFONLAR

Doğubayazıt Telefonlar Rehberi

A

Atatürk İlkokulu..................................312 60 49
Asliye Hukuk Mahkemesi......................312 60 83
Askerlik Şube Bşk. ..............................312 60 44
ASCAP Mrk.Tb.lığı................................311 32 99
ACAP Mrk.Tb.lığı..................................311 33 00
Aktif Radyo İst................................... 311 48 18

B

Belediye Başkanı(özel)..........................312 63 98
Belediye Başkanı(ev)............................312 63 96
Belediye Santrali..................................312 64 03
Belediye Yazı İşleri...............................312 63 99
Belediye Başk.Sekreteri.........................312 64 04
Belediye Su Deposu..............................312 64 01
Belediye Mezbahası...............................312 64 02
Bölge Trafik İst.....................................312 60 56

C

Cumhuriyet Baş Svc..............................312 60 52
Cumhuriyet Baş Svc..............................312 60 14
Cumhuriyet Baş Svc fax........................312 77 81
Cumhuriyet Baş Svc Ev..........................312 60 41
Cezaevi Müdürlüğü...............................312 60 05
Cumhuriyet Ortaokulu...........................312 60 37
Cumhuriyet İlkokulu..............................312 60 66

D

Devlet Hastanesi Sant...........................312 60 47
Devlet Hast.Sant.Fax............................312 60 17
Diyanet Vakfı.......................................312 60 18
Dağlararası Ecz.....................................312 67 00
Derman Ecz..........................................312 56 80
Deva Ecz..............................................311 25 19

E

Emniyet Müdürlüğü................................312 60 19
Emniyet Müdürlüğü Ev............................312 60 30
Emniyet Karakol....................................312 60 72
Emniyet Polis İmdat...............................155
Emniyet................................................312 60 12
Emn.Uluyol Pls Karakolu...........................312 60 13
Endüstri Meslek Lisesi.............................312 63 64
Emlak Bankası Müdürü............................312 63 69
Emlak Bankası Müdürü Ev........................312 63 70
Emlak Bankası Müd.Servis.......................312 63 89
Emlak Bankası Müd.Servis.......................312 63 91
Emlak Bankası Müd.Fax.......................... 12 63 90

F

Fevzi Çakmak İlkokulu............................312 60 24
Fatih İlkokulu....................................... 312 63 90

G

Gençlik ve Spor Müd............................... 312 60 25
Gürbulak PTT Md................................... 312 55 08

H

Halk Eğt.Mrk.Md.................................... 312 60 64
Halk Ecz................................................312 52 06

İ

İlçe Tarım Md.........................................312 60 48
İlçe Seçim Kurulu....................................312 60 59
İcra Müdürlüğü.......................................312 60 23
İmam Hatip Lisesi..................................312 60 76
İtfaiye Müdürlüğü.................................. 312 63 97
İshakpaşa İlkokulu.................................312 60 38
İş Bankası Müdürlüğü..............................312 69 51
İş Bankası Müd.Servis..............................312 69 53


J

Jan.Bl.Komutanlığı(sant.)......................... 312 77 45
Jan.Bl.Komutanlığı(sant).......................... 312 60 42
Jan.Bl.Komutanlığı(sant).......................... 312 60 43
Jan.Birliği.............................................. .312 73 71

K

Kaymakamlık Santral............................... 312 60 03
Kaymakamlık.......................................... 312 60 43
Kaymakam Ev........................................ 312 60 04
Kaymakam Yazı İşl.Md............................. 312 60 75
Kadastro Müd........................................ .312 60 07
Kadastro Müd........................................ .312 63 95
Kadastro Mahkemesi................................312 60 15
Kadastro Hakimi......................................312 60 59
Kur'an Kursu............................................312 60 80
Karayolları Bakımevi.................................312 63 77
Kütüphane............................................. 312 60 33
Kız Sanat Okulu...................................... 312 69 81
Kurtuluş İlkokulu..................................... 312 60 50
K.Karabekir İlkokulu.................................312 60 61
Kemalpaşa İlkokulu..................................312 60 71
Kronportör................................................312 56 89

L

Lise Müdürlüğü........................................ 312 60 82
Lise Lojmanları....................................... .312 60 10

M

Mal Müdürlüğü........................................ 312 60 51
Mal Müdürü Ev........................................ 312 60 34
Mal Müdürü Muhasebe.............................. 312 60 86
Mal Md.Milli Emlak.................................... 312 60 85
Müftülük..................................................312 60 62
Müftülük Memurluğu................................ 312 60 11
Meteroloji Md...........................................312 63 78
Merkez Sağlık Ocağı................................ 312 60 55
Milli Eğitim Md........................................ 312 60 53
Milli Eğitim Şefliği.................................... 312 60 26
Milli Eğt................................................ .312 60 27
Milli Eğt..................................................312 60 28
M.Akif Ersoy İlkokulu...............................312 60 78
Merkez Ecz........................................... 312 59 64

N

Nüfus Müdürlüğü.................................... 312 60 68
Noterlik................................................ 312 60 55
Özel İdare Müdürlüğü.............................. 312 64 00

P

PTT Müdürü.......................................... 312 60 01
PTT Santral.......................................... 312 60 00
PTT Abonman Servisi.............................. 312 57 04
PTT Şefliği............................................ 312 56 31
PTT Teknisyenleri................................... 312 50 79
PTT Teknisyenleri Ev............................... 312 57 05
PTT Şehirlerarası Şef............................... 312 56 76
PTT Servis............................................ 312 50 13
PTT Vezne............................................ 312 57 27
PTT Muhabere....................................... 312 57 02
PTT Misafirhane..................................... 312 51 00
Pancar Bölge Şefliği................................ 312 63 87

S

Sivil Savunma Mem..................................312 60 74
Sulh Hukuk Mahk.................................... 312 60 31
Sağlık Meslek Lisesi..................................312 60 55
Sağlık Meslek Lisesi................................. 312 60 36
Sümerbank Mağazası............................... 312 63 86
Şifa Ecz................................................ 312 52 60

T

Tugay Komutanı..................................... 312 60 54
Tugay Kurmay Başk................................. 312 60 70
Tugay Santral........................................ 312 60 40
Tugay Komutanı Ev................................. 312 60 06
Tugay Merkez K.Lığı................................ 312 60 38
Tugay.................................................. 312 60 09
Tugay.................................................. 312 60 57
Tugay Saymanlığı................................... 312 60 79
Tugay Gazinosu..................................... 312 60 77
Tekel Müdürlüğü..................................... 312 63 79
TEK İşletme Şefliği.................................. 312 63 85
TEK Arıza Servisi..................................... 312 63 76
TEK Trafik Merkezi.................................. 312 63 83
Tapu Sicil Müdürlüğü............................... 312 60 32
Tc.ve San.Od.Başk................................. 312 78 53

V

Vergi Dairesi Tah.Şf................................. 312 60 84
Vergi Dairesi Md...................................... 312 60 84
Vergi D.Kovuş Serv.................................. 312 60 29
Verem Savaş Disp....................................312 60 69

Y

Yatılı Bölge Okulu.................................... 312 61 00
Yatılı Bölge Okulu.................................... 312 60 20
Yatılı Bölge Okulu.................................... 312 31 02
Yem Fab.Md.......................................... 312 63 94
Yem Fab.Sant........................................ 312 63 82
Yem Fab.Fax..........................................312 63 76

Z

T.C.Ziraat Bankası...................................312 63 74
Servis...................................................312 63 80
Servis...................................................312 63 84
Servis...................................................312 63 67
Servis...................................................312 63 75
Servis...................................................312 63 81

Dernekler

Çevre koruma ve güzelleştirme derneği:
ADRES: Yerel gündem21 belediye binası kat:2 doğubayazıt
tel:0472 312 70 19---0472 312 17 06

Eanaf ve sanatkar odası
ADRES:şehitlik cad.doğubayazıt
tel:0472 312 66 50

Genç işadamları derneği
tel:0472 312 65 50

Şöförler otomobilci ve nakliyeciler odası
tel:0472 312 76 97

Tutuklu hükümlü aileleri yardımlaşma derneği
ADRES:Büyük ağrı cad.başak sok. doğubayazıt

Bayazıt Aşiretleri

Bayazıt Aşiretleri
Bayazıt bölgesindeki bütün aşiretler Celali olarak adlandırılır ve kendi aralarında ailelere bağlı olarak kollara ayrılır.

Celali Aşireti Kolları
-Hesesori Aşireti
-Saki Aşireti
-Keskoi Aşireti
-Sori Aşireti
-Koti Aşireti
-Keçeli Aşireti
-Kendiki Aşireti
-Cıniki Aşireti
-Geloyi Aşireti

BELEDİYE BASKANLARIMIZ

1918. 1924.Musa İsmailoğlu Mehmet Efendi
1924. 1926.Dursun Ağaoğlu A.Baydar
1926. 1934.Lordoğlu Cevdet Ergül
1934. 1947.Kaymakamlar Tarafıdan yönetilmiştir
1947. 1951.Abdurrezak Aladağ
1947. 1955.Abdullah Baydar
1968. 1973.Abdullah Baydar
1960. 1963.Kaymakamlar tarafından yönetildi
1963. 1968.Abdullah Baydar
1968. 1973.Abdullah Baydar
1973. 1978.Burhan Dumlu
1978. 1984.Burhan Dumlu
1984. 1989.Osman Baydar
1989. 1994.Mahmut Kotan
1994. 1999.Ali Konyar
1999. 2004.Mukaddes Kubilay
2004. ----- Mukaddes Kubilay

Yukarı Bayazıt Mahalleleri

Abdigör Mahellesi
Kantarcılar Mahellesi
Pinanşi Mahellesi
Ciniki Mahellesi
Deveciler Mahallesi

COCUK OYUNLARI

-Haray Molla: Saklambaç oyununa benzer ama yakalan kişi’nin sırtına binilerek belirli bir yere götürmesi istenir
-Kap:(Bu oyun sadece kayun ayak bileği kemiğille oynanır )Günümüz misket(bilye) oyununa şekil itibari ile benzer.
-Hola Gavaniyi(Çelik Çomak):Bu oyun bezbola benzeyen bir oyun sistemidir
-Guz(Ceviz oyunu):Amaç cevizler yere açılan bir çukur içerisine oyuncularsıraya dizilerek cevizleri atarlar en çok ceviz atan hepsini alır

HALK OYUNLARI

Dogubazit ta oynanan halk oyunlarının tümüne Govent ve Bar denilmektedir. Bar hepimizin bildiği gibi davul veya davulun sapına verilen isimdir. Gevent ise iki kelimenin oluşumudur 'ge' ezgi söylemek 'vent' beraberlik anlamına gelir. Gevent'in tam karşılığı ise beraber ezgi söyleyerek ritmik hareketlerle oynanan oyun demektir. Oyunlar genellikle Alacadizi veya tek erkek, tek kadın topluluğu halinde oynanmakta olup, sağ elinde mendille topluluğun başında oynanan 'sergevent' veya barbaşı solundakine koltuk altı, topluluğun sonunda sol elinde mendille oynayan kişiye kuyruk sonu anlamına gelen Poççik adı verilir. Ponçik ile barbaşı arasında oynayan kişilerin tümüne kelleler denilmektedir. Ağrı'da oynanan oyunların hemen hemen hepsinin en az bir tane olmak üzere birçok ezgisi vardır. Ezgiler genellikle 'Dengbej' adı verilen kişiler söyler Söylenen ezgileri topluluklar değberji dinledikten sonra tekrarlar. Ezgi çoğunlukla aynı kalıp, sözler değişir, güfteler irticalı olarak düzenlenmektedir. Oyunlara eşlik eden çalgılar şunlardır. Davul, zurna, tulum, dilli kaval, erdeği, erebani, bağlama.Yörede oynanan oyunlardan bazılarının isimleri şöyle sıralanabilir. Çoban elo , Koçaklama, Atabarı, lorke, Yüksel barı, Çevrek, Tillera, Sallama(Hamnime toriva) Ömer ağa, Nare, Hane, Gerse, Laççi, Koççeri, Kaz kaz, Üçüyük, Zeyno, Pembure, Çimen-i çiçek, Messiko, Meyriko, Çap, Gelin gel bere, Köylü kızı Koffi, Sarma Romane, Nazey, bunun yanısıra ilimizde görülen seyirlik oyunlardan Suke saram kesegeri, Robi Pezgegür gibi
KAZ -KAZ,ZEYNO,LORKE,MESSİKO,KOÇÇERİ
KADIN GİYSİLERİ



KOFFİ- VALA

Başa geçirilen fesimsi bir tepeliğe yörede koffi adı verilir. Koffi'nin üzeri kırmızı çuha veya keçe ile kaplıdır. Bu kumaşın üstüne kilim deseni işlenmiş boncuk veya gümüş tas geçirilir.Alına gelen taraf altın veya gümüş paralarla süslenir. Koffi kafaya tam geçirilmez, düşmemesi için çene altından lastik veya iple tutturulur. Koffi ' yi genç kızlar ancak gelin olduktan sonra takarlar. Gelin olmadan önce altınsız, boncuksuz sade bir fes takarlar. Koffi 'nin üzeri renkli valalarla sarılır. Yörede ayrıca sağri, laçek, yazma ve yemenide kullanılır. Valaların sayısı aşiretlere göre değişmektedir. 1-7 valaya kadar koffni' nin çevresi sarılmaktadır.
KIRTÖKE
Önü kopça ve düğme ile tutturulan , geniş dik ve uzun kollu , boyu bele kadar uzanan pileli , etrafı biyelerle süslü olan bir nevi cekettir . Kadife veya divitin kumaştan yapılmaktadır. İçi astarlıdır. Kırtuşke giyilmediği zaman, yün hırka veya işlemeli yelek giyilmekte kollarda bileklerden dirseklere kadar uzanan kolçak adı verilen kirlenmesini önleyen bir giysi takılmaktadır.
DERE Ayrıca entari ismi ile bilinen bütün bir giysidir . Belden yukarısı dar ve kapalıdır. Bu da Kırtüşke gibi kopça ve düğme ile tutturulur. Uzun kollu olup belden aşağısı geniş ve çift etekli olur . Etekler ayak bilekleri ile diz arasında purikli ( pileli ) ve üzeri kaytanla işlenmiştir. Kadife divitin , basma ve beyaz renkli olanlarda patiska ile ipekli kumaştan yapılmaktadır.
İÇLİK


Entarinin altına giyilen uzun veya yarım kollu yaka kısmı çok az açık ve düğmeli kapalı bir giysidir. Boyu dizin biraz altında veya altındadır. Basma veya pazenden yapılan işliğe yörede KIRAS 'ta denilmektedir.
MEZER Entarinin üzerine belden düğmelemek şartıyla takılan peştemallara mezer denilmektedir. Basma ve pazen kumaşından yapılmakta ve renkleri çeşitli olmaktadır . Entari gibi purik ve kaytanla süslüdür.
DERPİ


Basma veya pazenden yapılan paça kısmı manşetli ve düğmeli olan bir şalvar çeşitidir. Derbi denilmesi ayıp sayıldığından bu giysiye genellikle HEVALKIRAS denilmektedir. Kırasın yani iç gömleğinin arkadaşı anlamına gelmektedir.
ŞAL KUŞAK

Yörede PIST adını alan şal kuşak dört köşe olup etrafı püsküllüdür. Bele arkadan sarkacak şekilde bağlanır. Son 25-30 yılda ihtiyar kadınlarda görülmektedir. Gençler ise altın veya gümüş kemerlerle deriden yapılan palaskaları takmaktadırlar.
ÇORAP Dize kadar gelen yün çoraplara GERA adı verilir. Boğaz, burun ve topuk kısımları renkli ve desenlidir. Diğer kısımları ise koyun yününün doğal rengidir.
ÇARIK

Sığır güderken . Süte konup vurulduktan sonra herkes tarafından yapılabilir. Hafiftir. En fazla bir hafta gider. Çarık bu gün hemen hemen tarihe karışmış durumdadır. Onun yerini plastik ve lastik ayakkabılarla kunduralar almıştır.

AKSESUAR VE TAKILAR

Ağrı' lı kadınların kollarını geniş yüzlü gümüş bileziklerin yanı sıra boncuk bilezikler süsler. Elleri kınalı olup parmaklarında gümüş yüzükler bulunur. Saçları özel bir biçimde yapılır. Uzun saçlar 20-30 tane saç örgüsü ile örülür. Bu örülen her parçaya GULİ adı verilir . Gulilerin tümüne ÖRÜK denilmekte olup, ÇEVREŞİN adı verilen boncuklarla süslenmektedir. Boyunlarını boncuk arasına dizilen altınlar süsler. Buna yörede GERDANEZER denilir

FOLKLORİK GİYİM

(Erkek) Giyimi


Erkek giyimleri döneme ve kılasik giyime uygundur. Köyde çalışma zamanları ve sıcak günler hariç her erkek ceketle dolaşır ve normal pantolon giyilir ve şapka takılır.


(Kadın)Giyimi


Köylerde kadınların giysileri daha gelenekseldirkadın giyimine entari egemendirüst üste entari giymek eski alışkanlıklardandıriş zaman ları önce peştamal ve kola kolçak takılır.


En üstteki entari kadife veya ipek simli olmasına dikkat edilir gümüş madeni ve öteki kemerler bunun üzerine bağlanır.


Doğubayazıtta orta yaştaki kadınlar leçek,yaşlı kadınlar ise beyaz bezle (cuna)örterler üzeri renkli yazma hayrat ile bağlarlar.


Günlük ve özel günlerde başlarına kufi boyunlarına altın takarlar günlük süslenme pek olmaz özel günlerde olur.


Şeve sırga hızma hakgığ sürme altın ve bilezik ben maviboncuk yüzük küpe ve kına kadın süs takı ve aksesuarlarıdır.

El Sanatları

HALI VE KİLİMLER



Basit el tezgahlarında yapılan halı,kilim, yastık ve heybe cinsinden eşyalar yerli koyun yünlerinden yapılır ve çok tutulurlar.Bunların her biri gerçek sanat eseri sayılacak güzelliktedir.



TİFTİK


Tiftikten elde örülen başlık,çorap,atkı ve eldivenler sonbahar- kış mevsiminde büyük rağbet görür.

MUTFAK KÜLTÜRÜ

DIRSIK

DOGUBAYAZIT A HAS BIR YEMEK CESİDİ . KUZU GERDAN , PATLICAN , DOMATES, SOGAN VE SARIMSAK DAN YAPILAN MUHTESEM LEZZETLI BIR YEMEK .

KUZU GERDANLAR TENCERENIN EN ALTINA DIZILIR UZERINE ALACA SOYULMUS DILIMLENMIS PATLICAN LAR HALKA DOGRANMIS SOGAN VE BOL SARIMSAK KABUKLARI SOYULMUS KUP DOGRANMIS DOMATES TUZ VE YAG TENCEREYE KONULU



DOĞUBEYAZIT NEYİ İLE MEŞHUR


ABDİGOR KÖFTESİ

Yöremizin en lezzetli yemeğidir.Yağsız sinirsiz,kemiksiz sığır eti,çok az miktarda soğan ,bir adet yumurta ve baharatlardan yapılır.Hazırlanması taze et-bir tokmak taş ile taş üzerinde dövülür.Hamur haline gelen et, soğan ve su katılarak elle çırpılır.Çırpıldıktan sonra bir saat dinlendirilen köfteler pilav üzerine konularak servis yapılır.


SELEKELİ(Saç Kavurma)

Taze oğlak veya kuzu eti,sarımsaklı yoğurt ve tereyağından yapılır.Hazırlanışı; Taze et doğranır,içine tereyağında eritilmiş salça konulur.Bu şekilde kızartılan et indirilip bir süre dinlendirilir,üzerine sarımsaklı yoğurt dökülerek servis yapılır.

BEYAZ BAL

Türkiye'nin en güzel çiçek balı burada elde edilir.Binbir renk ve çeşitli kokularda ki yayla çiçeğinden elde edilen bembeyaz balın tadına doyum olmaz.

ALABALIK

Balıklı Göl'ü, Çuma Çayı ve derecik sularında bulunan kırmızı pullu alabalık güzel tadından öte kırık ,çıkık gibi ortopedik tedavilerde ilaç olarak kullanılır.

R ORTA ATES TE ETLER PISENE DEK PISIRILIR.

DOGUBAYAZIT EKONOMİSİ

Ağrı nın en büyük ve gelişmiş ilçesi Doğubeyazıt tır. ilçenin ekonomisi hayvancılığa, ticaret ve tarıma dayanır.

Ovanın bir kısmının çoraklığı, diğer yerlerin fazla yüksekliği, bitkisel Üretimi sınırlamıştır. Düzlük yerlerde buğday, arpa, az miktarda da şeker pancarı yetiştirilir. Sulama gelişmemiş, tarım ilerlememiştir. Tarım, genelde ihtiyacı karşılamak amacıyla yapılır. Hayvancılık birinci, tarım ikinci plandadır ve ilçenin genelinde hayvancılık gelişmiştir. Kışları az kar yağdığından ve yaylalardan otlak olarak faydalanıldığından, yüz binlerce koyun ve sığır beslenir; ihtiyaç fazlası satılan yün, yapağı, deri, yağ ve peynir Üretilir. Köylerdeki halk geçimini, hayvanlar ve elde edilen hayvan Ürünlerinden sağlar. Sazlık çevresindeki köyler halkı, buradaki kamışı biçmek suretiyle ihtiyacını karşılar, artanını da satar.

şehir merkezinde dünyanın değişik yerlerinden getirilmiş çeşitli eşyaların satıldığı ticaret yerleri ve günlük gelip giden iranlılar, ticareti canlı tutmaktadır. Gürbulaktaki Açık Pazar ile yerli ve yabancı turistler buranın ekonomisine, bu arada ticaretine katkıda bulunmaktadır.

ilçede Halı ve kilim dokumacılığı özellikle Barkaklı ve Karabulak köylerinde oldukça ileri durumdadır. ilçe de bir yem fabrikası ve gazoz imalathanesi vardır. M.T.A. tarafından ilçede ponza rezervi bulunmuştur.

Doğubeyazıt ve köylerinin yiyecek, Sebze, meyve ve benzeri ihtiyacını büyük ölçüde Iğdır karşılamaktadır.

DOGUBAYAZIT COGRAFİ YAPISI

Ağrı nın doğusunda iran sınırında tarihi eski ilçesidir. Deniz seviyesinden yÜksekliği 1900 m, alanı 2.383 km karedir. ilçenin Doğusunda iran gÜneyinde Van(Muradiye) ve iran batısında Diyadin ve Taşlıçay ilçeleri kuzeyinde Iğdır ve Aralık ile Tuzluca ilçeleriyle çevrilidir.

Toprakları YÜksek ve dağlık olan Doğubeyazıt ın çevresi genelikle volkanik kÜtlelerden meydana gelmiştir. BÜyÜk Ağrı Dağı(5165) KÜçÜk Ağrı Dağı(3896) Kale Tepe (3196) Arı Dağı (2934) TendÜrek Dağı (3533) Doğubeyazıt ilçemiz sınırları içerisinde yer almaktadır.

TÜrkiye nin en yÜksekte oluşmuş göllerinden Balık GölÜ(2421) Doğubeyazıt ın Kuzeybatısındadır. Bir lav set gölÜ olan Balık GölÜ ilçenin içme suyu ihtiyacınıda karşılamaktadır. ilçenin ikinci önemli suyu gÜneyden gelen Gernavuk tur. Doğubeyazıt ın suları doğuya doğru akarak önce Aras nehrine, sonra da Hazar Denizi ne karışmaktadır.

Doğubeyazıt Ovası ve Sarısu Vadisi, Musun ve SÜrbahan çıkıntıları ilçenin dÜzlÜklerini oluşturur. Bu dÜzlÜklerde tarım yapılır. Bazı yerlerde meyve ve sebze yetiştirilir. Doğubeyazıt ovasının ortalama yÜksekliği 1900 metredir. Bu ova pek dÜz olmayıp yer yer kaya ve tepeler görÜlmektedir. ilkbaharda yeşeren ova, yaz sıcaklarının bastırılmayısyla çabuk kurur.

Doğubeyazıt iklimi, Ağrı nın ve Doğuanadolu nun iklimenden farklıdır. Yazları çok sıcak, kışları ılıkve az kar yağışlı olur. En fazla yağmur ilkbaharda yağar.l Toprak yapısı ve akarsu havzası da değişik karektere sahiptir.

İshak Paşa Sarayı’nın yer aldığı Doğubayazıt, bağlı bulunduğu Ağrı ilinin 97 km. doğusunda Türkiye’nin en yüksek dağı olan(5165 m.) Ağrı Dağı’nın Güneybatısında, deniz seviyesinden 2000m. Yükseklikte yer alan bir ilçe merkezidir.
Doğu Anadolu bölgesinde Türkiye-İran sınırına 35 km. uzaklıkta olan Doğubayazıt, 43.5-41.5 boylam, 39.5-40.0 enlem daireleri arasında yer alır. Yüzölçümü 2425 km. kare olan ilçenin yüzölçümünün %25’i ova, %75’i ise dağlık arazidir.

Doğubayazıt’ın Doğusu İran, Kuzeyi Ağrı Dağı ve Kars, Batısı Taşlıçay ve Diyadin, Güneyi, Van ve Tendürek Dağları ile çevrilidir. İlçenin asıl kurulduğu yer Kızıldağ’ın batı yamacında 1950 m. Yükseklikte savunmaya elverişli olan tepelik bir alandır. Bu ilk yerleşim yeri ovadan 70-80 m. Daha yukarıda olup yeni Doğubayazıt’ın 7 km. Güneydoğusunda yer almaktadır.

üzerinde bulunan eski yerleşim yerinin yüksek ve soğuk olması, zemin sertliği nedeni ile alt yapı hizmetlerinin götürülmemesi, yerleşim alanının dar ve gelişmeye müsait olmaması, farklı tarihlerde istilalar ve depremler nedeniyle zarar görmesi, ulaşım hizmetlerinin yeterince sağlanamaması gibi olumsuz şartlar yüzünden 1938 yılında burası terk edilmiştir.

Eski yerleşim yerine göre yerleşim açısından daha elverişli olan, Rus işgali sırasında istasyon yapılmasıyla da İstasyon olarak anılan “Sarıova” denilen yere bugünkü ilçe yerleşim merkezi kurulmuştur.

Doğubayazıt’ın eski yerleşim yerinde bulunan İshak Paşa Sarayı, Bayazıt Kalesi, kale dibindeki Yavuz Selim Cami ve Ahmed-i Hani Türbesi biraz hasarla, bunun dışında kalan yerleşim yerleri ise, harap bir durumda günümüzde ulaşabilmiştir.

Doğubayazıt, geçmişten bugüne kadar, Trabzon’dan başlayıp İran’a ulaşan; Trabzon-Erzurum-İran yolu üzerinde yer almıştır. Genellikle engebeli ve yüksek topraklar üzerinde yer alan kentin önemli İran-Erzurum yolunun bir parçası olmasıyla sınırlı değildir. İran’ın Kuzeybatısından ve hatta Ağrı Dağı çevresini dolaşarak, Güney Kafkasya’dan Doğu Anadolu’ya gitmek isteyen ordular yada bunun tam tersi yöne gitmek isteyenler için, başlıca kapı olması da Doğubayazıt’ın önemini arttırmaktadır. Stratejik konumu açısından önemli bir kale durumunda olan Doğubayazıt, Türkiye topraklarının son yeri ve Türkiye’ye girişin ilk Basamağı olması nedeniyle öteden beri bir gümrük ve ticaret merkezi olmuştur.

Osmanlı İmparatorluğunun bağlı bir sancak merkezi olan Doğubayazıt, yeni kurulan Cumhuriyet’in ilk yıllarında vilayet olmuş, 1927 yılında da yakınındaki Ağrı’nın vilayet olmasıyla Ağrı’ya bağlı bir ilçe merkezi haline gelmiştir. Ağrı ve İstanbul’da, Bayazıt adında iki ilçe bulunmasından dolayı, işlemlerin ortaya çıkardığı karışıklıkları önlemek amacıyla Bayazıt ilçesine devletçe “Doğu” kelimesi eklenerek 1 Mart 1934’ten itibaren Doğubayazıt olarak adlandırılmıştır.

Batıdan doğuya tek transit yol olan eski ipek yolunun üzerinde bulunması ve turizm açısından oldukça önemli bir konuma sahip olması nedeniyle hızla gelişen Doğubayazıt, günümüzde Ağrı’nın en gelişmiş ve en büyük ilçesi durumundadır.

DOGUBAYAZIT TARİHİ

Beyazıt uzun süre Urartuların egemenliğinde kaldı. M.ö. 680 yılında Saka Türkleri buraya yerleşti.
625 yılında Hazar Türkleri tarafından zapt edilen Doğubeyazıt, M.ö. 250 yıllarında Pers krallığı ile
Romalılar arasında birkaç defa el değiştirdi.


Sultan Alparslan ilk batı seferi sırasında Beyazıt ı Bizanslılardan alarak Selçuklulara bağlı Anı
şeddadları Beyliği ne verdi. 1231 yılında Doğu Anadolu ile birlikte Timur istilasına uğradı.
Bölge 1239 da Cengizliler in kontrolüne girdi, 1358 te Celayirlilere geçti.
ilhanlılar ve Celayırlılar uzun süre buraları otlak ve yayla olarak kullandı.


Celayırlı şehzade Beyazid Han 1374 te Aras boyuna saldıran Karakoyunlu hükümdarı Bayram Hoca (1366-1380) ordusuna karşı,
şimdiki Beyazıt kalesi yerinde yeni bir kale yaptırdığından, o tarihten sonra buraya Bayezid Kalesi denildi.
ilçe adının şehzade Bayezid den geldiği sanılmaktadır.


Beyazıt belli süreler içinde Ersinoğulları, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safeviler egemenliğinde kaldı.
Yavuz Sultan Selim çaldıran a, Kanuni Sultan Süleyman Tebriz e IV. Murat iran a giderken Beyazıt tan geçmiştir.


III. Murat döneminde tutulan Mufassal Tahrir Defterinde Beyazıt Sancağında çoğu köylerin ıssız olduğu belirtilmektedir.
Tahrir defterinde sancağın
1.Bayezid
2.Diyadin
3.Eleşgirt
4.şelve (Tutak ile Hamur ilçeleri bölgesi)
olarak 4 kazaya ayrıldığı kayıtlıdır.


Nadir şah ın 1744 te Kars a saldırışı sırasında soyu kesildiği anlaşılan Beyazıt ocaklığı kaldırılmış,
yerine istanbul dan atanan sancakbeyleri gelmiştir. Bunların en ünlüsü Atabekli ishak Paşa 1776-1798
yılları arasında Beyazıt ta sancak beyliği yapmıştır.


ishak Paşa şehrin doğusundaki bir tepeyi yontma taşla çevirterek, içerisinde ishak Paşa Camii, saray,
hamamı, Külliye medresesi ve diğer bölümleri gibi Anadolu nun son büyük şaheserini Ahıskalı mimarlara
yaptırmıştır. Aras vadisine göre Beyazıt ın kışları soğuk, yazları serin olduğundan, Revan ın sıtmalıları
şifa bulmak amacıyla buraya gelirlerdi.


Beyazıt birçok kavmin akınına ugramıştır. XV.-XVIII. Yüzyıllarda iranlılar, 1828, 1854, 1856, 1877-1878
ve 1914-1918 de Ruslar işgal etmiştir.Ruslar ilk olarak 1828 de burayı işgel ederek, 1830 ilkbaharında
çekildiler. Ruslar 1854 te ikinci kez burayı işgal ettiler. 1856 Paris Antlaşmasına göre geri çekildiler.
1877-1878 Osmanlı Rus Harbinde 15 ekim 1877 de Alacadağ bozgunu Üzerine Türk ordusu Erzurum u korumak
Üzere orada toplanınca, aynı ayın sonunda Ruslar Doğubeyazıt ı ele geçirdiler. 30 mart 1878 Yeşilköy
Antlaşması ile Beyazıt Rusya ya bırakılmışsa da, Berlin Antlaşması ( 13 Temmuz 1878) ile Türkiye ye geri verilmiştir.


1887 tarihli Erzurum Salnamesinde Beyazıt Sancağı;
1.Merkez (Beyazid)
2.Antap (şimdiki Tutak ki Patnos da bucak halinde buraya bağlı),
3.Karakilise (Karaköse)
4.Diyadin
5.Eleşgirt
ilçelerine ayrılmış ayrılmış gösteriliyor. Bu durum birinci dünya savaşına kadar devam etmiştir


Beyazıt I. Dünya Harbinde Rus işgaline uğradı. 1 Kasım 1914 te Ruslar Beyazıt ı ele geçirdiler. Halkın bir kısmı Van
ve Erzurum a doğru kaçmış, kalanlar perişan olmuştur. Beyazıt ile köyleri Rus Askerleri ve Ermeniler tarafından
yakılıp yıkılmıştır. işgal sırasında Ruslar, kaçarken de Ermeni çeteleri Beyazıt halkını vahşice katletmiştir.
14 Nisan 1918 de şehir Rus ve Ermenilerin elinden kurtarılmıştır.


Ermeniler çekilince, Van dan gelen Alay Komutanı Miralay Hüseyin Hüsnü efendi, Beyazıt ı teslim aldı.
Mutasarrıflığa Kethüdaoğlu Abdulvahap Efendi tayin edildi. Daha sonra istanbul dan gönderilen Adil Giray
mutasarrıf oldu. Cumhuriyetin ilanından sonra mutasarrıflıklar valiliğe dönüştürüldüğünden, Mutasarrıf Kamil Bey,
ilk vali olarak tayin edildi. Iğdır ve Tuzluca Beyazıt a bağlandı.


1927 yılında Bakanlar kurulu kararı ile vilayet merkezi Karaköse ye alınınca, Vali Ziya Tekeli Karaköse ye,
Karaköse Kaymakamı Yusuf Ziya Bey de Beyazıt a atandı. 1934 yılında Iğdır ve Tuzluca buradan alınarak Kars a
bağlandı. Aynı yıl ilçenin adı Doğubeyazıt olarak değiştirildi.


Kuruluşu tarih öncesi devirlere kadar uzanan Doğubayazıt zengin ve farklı bir tarihe sahiptir.
Ağrı ve çevresi, kalabalık kitleleri Orta Asya ve İran’dan batıya ulaştıran boğazlardan en önemlisi olması
nedeniyle ilk çağlardan beri yerleşim merkezi olmuş, fakat stratejik bakımdan önemli geçit olması nedeniyle
sık sık kültür tahribatı yaşamasına ve nesil değişimine neden olmuştur.
Ağrı ilinin bulunduğu topraklar, M,Ö. XV. Yüzyılda Hurr-i Mitanni Krallığı’nın Kuzeydoğu ucunu teşkil etmiştir.
Ancak bölgenin bilinen tarihi, Urartularla başlamaktadır.
M.Ö. 900-600 yılları arasında Doğubayazıt’ta krallık kurmuş olan Urartular, Sümer kültürünü ve yazısını bu bölgeye taşımıştır.
Kalenin saraya bakan tarafındaki kaya kitabeleri, bu bölgeye ait bilinen en eski tarihi belgelerdir. Aynı yerde yer alan
tanrılara adanmış bir kurban sahnesi ve kaya mezarlığı bu bölgenin tarihi ve kültürü hakkında bilgi veren önemli kaynaklardır.
Başkenti Tuşpa (Van) olan Urartular, Asuriler’in M.Ö. 734’teki saldırılarıyla, Aladağ ve Tendürek sınırlarına çekilmiştir. M.Ö.
585 yılında ise Med’ler tarafından Urartular’ın hakimiyetine son verilmiştir.
Doğubayazıt Urartular’ın yıkılışından sonra, İran’daki Part Krallığı ile Romalılar arasında birkaç defa el değiştirmiştir.
Bu topraklar Romanın ikiye ayrılmasıyla, Doğu Roma (Bizans)’ın egemenliği altındaki bölgesel krallıkların hakimiyetine girmiştir.
Daha sonra Aras kıyılarına gelen Hazar Türkleri tarafından işgal edilmiş ve Arapların eline geçmiştir.
Bölgede bulunan küçük krallıklar Selçukluların XI. Yüzyıldan itibaren giderek artan akınları sonucu, önemli derecede zarar
görmüş Alpaslan’ın ilk batı seferi sırasında Kars, Ani ve Ağrı etrafındaki bölgeler ve bugünkü Doğubayazıt şehri,
1064 yılında Selçuklu İmparatorluğuna katılmıştır. Daha sonraki yıllarda Selçuklular Anadolu’ya ilerleyerek İznik’i fethederek
neredeyse bütün Anadolu’yu ellerine geçirmişlerdir. 1207’de Doğubayazıt çevresi Ahlatlı Sökmenliler’in elinden, Ani Atabekleri
eline geçmiş, 1239’da da Çingizliler eline geçen bu yöre 1243 Kösedağ Savaşı’nda Moğollar’ın Selçukluları yenmeleri ile el
değiştirmiştir. İlhanlılar döneminde ise Ağrı Dağı’nın etekleri, İlhanlıların yaylağı durumuna gelmiştir.
Ağrı ve çevresi, Azerbaycan ve Irak, 1358 yılında İlhanlılardan Celayirlilerin eline geçmiş, Celayirli Sultan Ahmet, Ağrı
ve Doğubayazıt çevresini kardeşi Bayazıt’a vermiştir. 1374’te Ahlat-Van bölgesinde, Aras boyuna saldıran Bayram Hoca ordusuna karşı,
o dönemde yukarı Aras bölgesinin hakimi olarak Ani’de oturan Celayirli Şehzade Bayazıt Han, yıkılmış olan eski kale
(Daryunk Hisarı) yerine Bayazıt Kalesi olarak anılan yeni bir kale yaptırmıştır.
1382 yılında Karakoyunluların idaresine geçen Doğubayazıt, 1386’da Timur’un saldırısına uğramış, 1406’da yeniden Karakoyunluların
hakimiyetine geçmiş, 1469-1502 yılları arasında Akkoyunlulara bağlanmıştır.
Karakoyunlular ve Akkoyunlular tarafından sürekli el değiştirerek işgal altında kalan Doğubayazıt’da Akkoyunlular tarafından
iki kale işgal edilmiştir. Bu bölgeye gelen Evliya Çelebi bu kalelerden şu şekilde söz eder: “Ziyaüddin Kalesi,
Azerbaycan hükümdarı Ziyaüddin yapısı olup, Azerbaycan tarafından, yalçın kayalar üzerinde yüksek, dört köşe renkli bir kaledir…
Şuşik Kalesi, Sultan Hasan oğlu Ziyaüddin yapısı olup yalçın bir kayanın tepesinde dört köşe renkli bir kaledir…”.
Fakat her iki kalede günümüze ulaşamamıştır.
1502 yılında Şarur savaşında Akkoyunluları yenen Safaviler, burayı da alıp 76 yıl yönetmişlerdir. Ağrı dolaylarının
Osmanlı hakimiyetine girişi 1514 yılında Safavilerin yenilmesi ile Yavuz Sultan Selim2in Çaldıran seferi sırasında olmuştur.
Doğubayazıt halkı Yavuz Sultan Selim’e, 1514’te Karapınar yakınındaki Karaköy kasabasında Doğubayazıt kalesinin anahtarını teslim etmişlerdir.
29 Mayıs 1555 yılında yapılan barış antlaşmasıyla; 1555 yılına kadar süren Osmanlılarla Safaviler arasındaki savaş sona ermiştir.
Doğubayazıt 1578 yılında Van Beylerbeyi Köse Hüsrev Paşa tarafından alınarak, Van eyaletine bağlı sancak merkezi olmuştur.
IV. Murat; Osmanlı ordusuyla durmak bilmeyen İran sınır baskınlarını ve akınlarını ortadan kaldırmak için 1635 yılında,
Doğu Anadolu’dan Safavilere karşı büyük bir hareket başlatmış, Erivan, Tebriz ve Bağdat’ı almış, bunun üzerine 1639’da
Osmanlı Safaviler arasında Kasr-i Şirin anlaşması imzalanmıştır.
Bayazıt sancağı Osmanlı idaresine geçişinden, ilk Rus saldırılarının başladığı 1828 yılına kadar sorunsuz bir dönem geçirmiş,
ancak giderek gerginleşen Osmanlı- Rus ilişkilerinin savaşa dönüştüğü , 1828 Osmanlı Rus savaşında Ruslar Doğu Anadolu’yu,
Kars, Ahıska, Ardahan, Doğubayazıt ve dokuz Türk kalesini ele geçirmişlerdir. Savaş, Edirne Barış Antlaşması ile sonuçlanmış,
Rus askerleri, Osmanlılara bırakılan Doğubayazıt’tan çekilirken saraya ve şehre büyük zarar vermişlerdir.
Ruslar tarafından 1854 yılında ikinci kez işgal edilen Doğubayazıt 1856 yılında Paris anlaşmasıyla işgal edilen diğer şehirlerle
birlikte geri alınmıştır.
1877-1878 Türk-Rus Savaşında üçüncü kez Rus işgaline uğrayan Doğubayazıt, Berlin anlaşmasıyla yeniden Osmanlılara iade edilmiştir.
I. Dünya Savaşında da 1914’ten 1918 Nisan’ına kadar Rus işgalinde bulunan Doğubayazıt’tan bu tarihte çekilen Rus ordularının yerine
yerleşen Ermeniler, 5-6 ay kadar burada kalmış, daha sonra Kazım Karabekir Paşanın kuvvetleri ile son Ermeni grubu da Sarıkamış
yönünden çıkarılmıştır. Böylece Ermeni işgalinden kurtulan Doğubayazıt tekrar Türkiye topraklarına katılmıştır.
Bayazıt kasabası, 1514’te Osmanlıların eline geçtikten sonra, Van hudut Muhafızlığına bağlı, Bayazıt muhafızı adı verilen Derebeylerce
bir süre idare edilmiş daha sonra sancak olarak Erzurum Vilayetine bağlanmıştır. Kurtuluş Savaşının sonuna kadar sancak halinde idare
edilmiş olan kente ancak Cumhuriyetin ilanında yapılan idari değişiklikler sırasında, sancaklar il merkezi olunca burası da vilayet olmuştur.
1927 yılında da il merkezi Karaköse’ye nakledilince Doğubayazıt yeniden il merkezi haline getirilmiştir.
Doğubayazıt’ta 1876 yılında Belediye teşkilatı, Bayazıt Sancağı Belediyesi adıyla kurulmuş olup, şehrin ikinci imar planı
1980 yılında uygulanmaya başlanmıştır.
Bayazıt’tan bahseden bir çok Türk ve yabancı kaynaklarda isim benzerliğine adlanılarak bu bölgeye hiç gelmemiş olan Yıldırım Bayazıt,
şehrin müessirsi kabul edilmekte ancak Bayazıt adı XIV. Yüzyılda çevreye hakim olan Celayirlilerden Sultan Ahmet’in kardeşi Şehzade
Bayazıt’la bağlantılıdır.
Tarihte Taryun, Daryunk, Daruns, Ggohavit, Gokova ve Bayazıt gibi değişik isimler altında anılan eski yerleşim yeri şimdi tamamıyla terk edilmiştir.
Sarıova denilen yere yeniden kurulan şehir, bugün Doğubayazıt adını taşımaktadır.